MAYIS2020 Zekeriya Şimşek
İzmir’in Coğrafi İşaretleri ve Yönetimi
İzmir’in Coğrafi İşaretleri ve Yönetimi Uluslararası turizmin yükselen değeri olarak kültürel mirasın korunması bir yurttaşlık görevi olduğu kadar sürdürülebilirliğin olmazsa olmaz şartıdır. Kültürel miras, iki yönlü bir kavramdır. Somut olmayan kültürel miras, yani toplumların/toplulukların bir parçası olarak tanımladıkları ve kuşaktan kuşağa aktarılan uygulamalar (sözlü gelenekler ve anlatımlar; gösteri sanatları; toplumsal bilgiler, beceriler, ritüeller ve şölenler; doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar; el sanatları geleneği vb.) ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve mekânlar toplamıdır. UNESCO, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile konunun destekçisi ve gündemin takipçisidir. Madalyonun öbür yüzü, somut kültürel mirastır ki bunun bir adı Coğrafî İşaret Koruması’dır ve Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından belge ile korunmaktadır. Coğrafî işaretler, bir ürünün belli bir yöre, alan veya bölgeye aidiyetini, bir başka ifadeyle ürünün coğrafî kaynağını göstermekte; ürünün belli bir alanla coğrafî bağlantısı vurgulanarak, o ürüne karşı istek ve güven hissi uyandırılmış olmaktadır. Coğrafi İşaret belgelendirmesinde amaç, kişilere ürün üzerinde tekel hakkı tanımak değil belirli bir coğrafî bölgedeki doğa koşulları ve beşeri unsurlar sayesinde yıllar boyu kazanılmış deneyime dayalı olarak üretilen kendine özgü nitelikteki ürünlerin sonraki kuşaklara değişmeksizin taşınması, böylelikle söz konusu coğrafî bölgede ekonomik gelişmeye katkı sağlamaktır. Coğrafî işaretler, marka gibi ayırt edici işaretlerden olup malların pazarlama değerini yükseltir. Bu işaretler, belli bir coğrafî çevrenin özelliklerini taşıdıklarından, üretimin başka kişiler tarafından da gerçekleştirilmesi tescilde yer alan koşullarda üretim yapılması şartı gerçekleştiği sürece engellenemez. Coğrafî işaretler doğaya özgü ya da insan etkenlerinden kaynaklanan özellikler ile söz konusu yöre ürünlerinin diğer yöre ürünlerinden ayırt edilebilmesini sağlar. Coğrafî işaret, yerelin ekonomik değerinin hukuken korunması sistemidir. Coğrafî işaretler gıda ağırlıklı değerler olup, geçmişin geleceğidir. Yerel değerleri yaşatıp korumak, o kültürü yaşatmakla eşdeğerdir. Coğrafî işaretler hukuki yönü kadar “sevda” işidir. Coğrafî işaret, sicilde belirtilen coğrafî bölgede faaliyet gösteren üreticiler ve bu ürünleri satanlar tarafından, sicilde belirtilen ürünler için ticari olarak kullanılır. Bu kullanım için söz konusu yörede üretim yapılması ve ürünün söz konusu özellikleri taşıması gerek ve yeter şarttır. Üreticinin ya da satıcının herhangi bir kişi ya da kurumdan izin alması ve yetkilendirilmesi mecburiyeti yoktur. Aralık 2019 itibariyle Türk Patent ve Marka Kurumu’nda kayıtlı İzmir’in Coğrafî İşaretleri şunlardır: 1. Bergama El Halısı, 1997/Mahreç, Bergama Belediyesi 2. Bozdağ Kestane Şekeri, 2000/Mahreç, Ödemiş Ticaret Odası 3. Ödemiş Patatesi, 2003/Menşe, Ödemiş Ticaret Borsası 4. Ege Sultani Üzümü, 2004/Menşe, İzmir Ticaret Borsası 5. Ege Pamuğu, 2005/Menşe, İzmir Ticaret Borsası 6. Görece Nazar Boncuğu, 2005/Mahreç, Menderes Belediyesi 7. Ege İnciri, 2006/Menşe, İzmir Ticaret Borsası 8. Güney Ege Zeytinyağları, 2006/Mahreç, Tariş 9. Bergama Kozak Çam Fıstığı, 2011/Menşe, Bergama Ticaret Odası 10. İzmir Şambalisi, 2016/Mahreç, İZTO 11. İzmir Boyozu, 2017/Mahreç, İZTO 12. İzmir Kumrusu, 2017/Mahreç, İZTO 13. İzmir Lokması, 2017/Mahreç, İZTO 14. Urla Sakız Enginarı, 2017/Menşe, İzmir Ticaret Borsası 15. Bergama Graniti, 2017/Mahreç İşareti, Bergama Ticaret Odası 16. Kuzey Ege Zeytinyağları, 2018/Mahreç, Tariş 17. Kavacık Üzümü, 2019/Menşe, Karabağlar Belediyesi 18. Seferihisar Mandalinası, 2019/Menşe, Seferihisar Belediyesi Ekolojik dengenin koruyucusu ve en büyük savunucusu olan coğrafî işaretler konusunda ülkemiz insanı ilgi ve bilgi fakiri, belge sahipleriyse “vitrin yapmak” derdi ile konu magazin malzemesine dönüşmektedir. Ülkemiz coğrafî işaret zenginidir; sahip olduğumuz coğrafî işaretleri kayıt altına almaktan daha önemlisi işletmecilik ve hukuk bilgisiyle konuyu harmanlayarak bölgesel kalkınmanın lokomotifi yapabilmektir. Bir coğrafî işaretin turizm değerine dönüştürülmesinde başvuru sahibinin sosyal sorumlulukları çok önemlidir ki bunları şöyle sıralayabiliriz: Usta yetiştirilmesini sağlamak, ürünle ilgili mesleği kurumsallaştırmak, tur paket programlarına coğrafî işaretli ürünün “yetkili” yerlerinin eklenmesini sağlamak, denetim sistemi kurmak, tanıtım çalışmaları yapmak, coğrafî işaret algısının yöre turizm algısına entegrasyonunu sağlamak, bir “yetki belgesi” ve “kullanma talimatı” hazırlamak. Coğrafî işaret yerel halkın ortak hakkıdır. Ve ilelebetlik arz etmektedir. Belgede adı geçen sadece coğrafî işaret başvurusunun sahibidir, coğrafî işarete konu ürünün tek yetkili üreticisi/satıcısı ya da temsilcisi değildir. Yöreseli sahiplenmeden uluslararası olunamayacağı tartışma götürmez gerçektir. Turizm pazarı bu hassas denge üzerinde yükselmektedir. İzmir coğrafi işaretleri ile bir “Lezzet Müzesi”dir. Bunların turizm değerine dönüştürülebilmesi için taşın altına elini koymanın aslan payı yerel yönetime ait olacaktır: Büyükşehir Belediyesi, bir İzmir’in Coğrafi İşaretleri Daire Başkanlığı kurarak bir ilke imza atabilir, neden olmasın? Görev tanımı; Yiyecek-içecek ve konaklama işletmeleri ile ortaklaşa usta yetiştirmek, STK’lar, kalkınma ajansı ve üniversitelerle işbirliği yaparak stratejik plan hazırlamak, okullarda eğitici seminerler düzenleyerek coğrafî işaret bilinci oluşturmak ve geliştirmek, ulusal ve uluslararası tur operatörleri, gurmeler/yemek yazarları, seyahat acenteleri ve havayolu şirketlerini ağırlamak, bilgilendirmek ve işbirliği yapmak, yurtdışında otel ve restoran açan Türk Markaları ile destekleyici işbirlikleri yapmak, T.C. Ticaret Bakanlığı “İhracata Yönelik Devlet Yardımları” ve KOSGEB Destekleri kapsamında İzmir’in coğrafî işaretlerinin yurtiçi ve yurtdışında tanıtımı ve sunumu amaçlı “Markaşehir İzmir” programı başlatmak ve bu konuda e-platform oluşturmak vb. şeklinde sıralanabilecektir. Coğrafî işaretlerin iyi birer turizm elçisi olabilmesi, bu mirası iyi özümleyip “hikâye”mizi renklendirebildiğimiz sürece dünya turizm ligindeki yerimizi daha yukarılara taşıyacaktır. Bunun içindir ki pizza, steak, rizotto vb. ile global aşkı bir yana bırakıp “özel kuvvetlerimiz” coğrafi işaretleri iyi değerlendirmeliyiz. Şehirleri dünya sahnesinde rekabet üstü kılan unsurlar; kültürel miras, doğal zenginlikler ve yerel kabiliyettir. Turist, pizza yemek için İzmir’e gelmez. Kültürel miras olduğu kadar yerel kabiliyet ürünü olarak coğrafî işaretli lezzetler, birer turizm değerine dönüşmüştür artık. Bir IKEA klasiği olan İsveç köftesinin, aslında biz Türklere ait olduğunu İsveç Devleti resmi twitter hesabından (Sweden.se) ilan ile öğrendik (2018). Tweet şöyleydi: “İsveç köfteleri, aslında Kral 12. Karl’ın 18. yüzyılın başlarında Türkiye’den getirdiği tarife dayanıyor. Gerçeklere bağlı kalalım.” Öte yandan markaşehirler kimliklerini korumak ve turizm cazibelerini daha da arttırmak için şehirlerindeki mevcut yabancı mutfak ve restoranların sayılarını sınırlayıcı yerel yönetim düzenlemeleri yapmaktadır. Özellikle birçok Avrupa şehrinde yabancı restorancılar bu kararlara tepki göstermekte; Türk lezzetleri döner ve kebapta bu bağlamda “muamele” görmektedir. Yereli korumak amaçlı coğrafi işaretli ürünlerimizi -özellikle Türk markası franchising zincirleri- menülerde ön plana çıkartmalıyız. İtalya’nın Parma şehrinde üretilen Parmesan, Fransa’nın Roquefort kasabasında üretilen Rokfor, İsviçre'nin Gravyer ve Emmental peynirlerinin her biri milyar Euro’larla ifade edilen ihracat rakamlarına sahiptir. Bizim Bergama Tulum Peyniri’nden ne haber?